YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI

KOOPERATİFE AİT İNŞAAT • ANAHTAR TESLİMİ

ÖZET: Bir kooperatife ait konutların bütünüyle yapımını üstlenen müteahhit firma ile işi veren kooperatif arasında İş Kanunu’nun 2/6 maddesinde asıl işveren – alt işveren ilişkisi yoktur. Bu durumda anahtar teslimi koşuluyla bir işin devri söz konusudur.

Y.HGK E: 2015/1743 K:2019/588 T:21.5.2019

Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda …. sayılı karar davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 06.06.2013 tarihli ve 2013/10740 E. 2013/12686 K. sayılı kararı ile; (…Davalılardan yapı kooperatifinin kuruluş amacı inşaat işi olup; işin yaptırıldığı davalılardan şirket ile aralarında 506 sayılı Kanunun 87. maddesinde belirtilen asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu kabul edilerek, yeniden alınacak kusur raporu ile kusur oran ve aidiyeti buna göre belirlenip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; işi, davalılardan şirkete anahtar teslimi verdiğinden bahisle davalılardan kooperatifin sorumlu olmayacağı gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davacı … vekili; davalı E. İnş. Tur. San. Tic. A.Ş.’ninişçilerinden iken 18.05.2003 tarihinde maruz kaldığı iş kazası sonucu vefat eden HY’in hak sahiplerine 44.481.883.966TL (eski TL) peşin sermaye değerli gelir Yargıtay Kararları 289 bağlandığını, kazanın işyerinde sigortalının başına 8. kattan kalıp parça düşmesi sonucu meydana geldiğini, kaza sonucu sigortalının vefat ettiğini, olay sebebiyle T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş güvenliği müfettişliğince tanzim olunan 31.03.2004 tarih raporda olayın meydana gelmesinde işveren E. A.Ş.’nin %100 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, kusurlu davranışları ile iş kazasına sebep olan davalıların Kurum zararından sorumlu olduklarını ileri sürerek Kurum zararı olan 44.481.883.966TL (eski TL)nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar E. İnş. Tur. San. Tic. A.Ş. vekili ve S.S. Yenişehir Kent Konut Yapı Koop. vekili usulüne uygun tebliğe rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır. Mahkemece; Davacı Kurum sigortalısı HY’in davalılardan E. İnş. Turizm San. Ve Tic. A.Ş.nin işyerinde çalışmakta iken iş kazası geçirerek vefat ettiği, davacı Kurumca sigortalının hak sahiplerine peşin sermaye değerli gelir bağlandığı, böylece davacı Kurumun zararının oluştuğu belirtilerek davalı E. İnş. Tur.San. Ve Tic. A.Ş. nin %80 kusuruna tekabül eden ve hesap bilirkişi raporu ile tespit edilen 33.855,34TL rucuen tazminatın davalı E. İnş. Turizm San. Tic. A.Ş. den alınarak davacı Kuruma verilmesine, davalılardan S.S. Yenişehir Kent Yapı Kooperatif Başkanlığının olayda kusuru bulunmadığından bu davalı aleyhine açılan davanın reddinin gerektiğine karar verilmiştir.

Hükmün davacı… vekili ve davalı E. İnş. A.Ş. vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece; mahkemece davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, yine davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağının hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (tavan) miktarı ile sınırlı olduğu, tazminat davasında alınan raporun rücu davası yönünden bağlayıcılığının bulunmadığı, ayrıca ceza davasının sonucunun araştırılarak yargılamanın devam ettiğinin anlaşılması durumunda kesinleşmesi beklenip tüm olgular ve davalılar arasındaki hukuki ilişki de gözetilerek, kusur oran ve aidiyetinin belirlenmesi için yeniden kusur raporu alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken tazminat davasındaki kusur raporuna dayanılarak karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçeleriyle bozma kararı verilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak verilen 26.12.2012 tarihli kararda; davacı Kurum sigortalısı HY’in davalılardan E. İnş. Turizm San. Ve Tic. A.Ş.nin işyerinde çalışmakta iken 18.05.2003 tarihinde iş kazası geçirerek vefat ettiği, davacı Kurumca sigortalının hak sahiplerine peşin sermaye değerli gelir bağlandığı, böylece davacı Kurumun zararının oluştuğu, son alınan bilirkişi raporuna göre işveren E. İnş. Tur. San. A.Ş nin olayda % 90 oranında, müteveffa işçi HY’in ise % 10 oranında kusurlu olduğu belirtilerek davalı E. İnş. Tur.San. Ve Tic. A.Ş. nin %90 kusuruna tekabül eden ve hesap bilirkişi raporu ile tespit edilen 38.087,22TL’nin davalı E. İnş. Turizm San. Tic. A.Ş. den alınarak davacı Kuruma verilmesine, davalılardan S.S. Yenişehir Kent Yapı Kooperatif Başkanlığının olayda kusuru bulunmadığından bu davalı aleyhine açılan davanın reddinin gerektiğine karar verilmiştir.

Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle oy çokluğu ile bozulmuştur.

Mahkemece; davalılardan S.S. Yenişehir Kent Yapı Kooperatif Başkanlığının işyerinde işçisinin çalışmaması, işin anahtar teslimi suretiyle diğer davalı şirkete verildiğinden alt işveren olarak kabulünün mümkün olmadığı ve olayda kusuru bulunmadığından bu davalı aleyhine açılan davanın reddi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davalılar E. İnş. Tur. San. Tic. A.Ş. ve S.S. Yenişehir Kent Konut Yapı Koop. arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

506 sayılı (Mülga) Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 87’nci maddesinde “aracı”, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/VI’ncı maddesinde ise “asıl işveren-alt işveren” ilişkisinin tanımına yer verilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, taşeron, tali işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan vb. adlarla da anılmaktadır.

Bunlardan; asıl işverenin yanında “taşeron” olarak adlandırılan başka işverenlerin de işyerinden iş almaları ve kendi sigortalılarını çalıştırmaları ile uygulama kazanmış olan “asıl işveren-alt işveren” ilişkisini Sosyal Sigortalar Kanunu açısından ele alan 506 sayılı Kanun’un 87’nci maddesi hükmü, tıpkı mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 1/son ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/VI’ncı maddelerinde olduğu gibi, aracının yanında asıl işvereni de sorumlu tutan bir içerik taşımaktadır.

506 sayılı Kanun’un “Üçüncü kişinin aracılığı” başlıklı 87’nci maddesi; “Sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur. Bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı denir.” hükmünü içermektedir.

Aracı kavramı her şeyden önce “asıl işveren”in varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait asıl işin bir bölümünü yapmayı üstlenmesini ve nihayet, asıl işverene ait işyerinde veya işyerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmasını gerektirir. Asıl işverenle, aracı arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin önemi yoktur. Önemli olan yön, asıl işverene ait asıl işin aracı tarafından yapımının sağlanmasıdır.

Aracının asıl işverenden bir bölüm iş alması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırması, aracı kavramının belirleyici özelliğini oluşturmaktadır. İşveren kavramı ise; 506 sayılı Kanun’un 4/1’inci maddesinde, “… bu Kanunun 2. maddesinde belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek ya da tüzel kişi…”, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2’nci maddesinde “Bir iş sözleşmesine dayanarak… işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum veya kuruluşlar…” olarak tanımlanmakta olup, işveren niteliği işçi çalıştırmanın doğal sonucudur.

5510 sayılı Kanun’un 12/1 fıkrasında işveren tanımı yapılmıştır. Buna göre; “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işverendir.” Yine 12/son fıkrasında da alt işverenin tanımı yapılmıştır; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren denir. Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur.”

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/VI’ncı maddesinde ise asıl işveren-alt işveren ilişkisi “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir.

Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” şeklinde tanımlanmıştır.

Kanunun tanımından hareketle, “asıl işveren-alt işveren” ilişkisi için, işyerinde iş sahibinin de işçi çalıştırıyor olması koşulu aranır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında müteselsil sorumluluk doğmayacaktır. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde yasa koyucu konuyu işçi yararı yönünden ele almıştır. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin en önemli sonucu her iki işverenin, alt işverenin işçilerine karşı birlikte sorumlu olmalarıdır.

Alt işveren, asıl işverenin vekili durumunda değildir. Asıl işverenle arasında istisna, kira, taşıma vb. sözleşme vardır ve yüklendiği işi asıl işveren adına değil, kendi adına ve hesabına, ayrı bir işveren olarak kendi işçileri ile yapmaktadır.

Alt işveren ilişkisinin varlığı için gerekli koşullar ise,

  1. a) İşyerinde işçi çalıştıranın asıl işverenin bulunması,
  2. b) İşin asıl işverene ait işyerinde yapılması,
  3. c) İşin işyerinde yürütülen asıl işe: mal ve hizmet üretimine ilişkin olması,
  4. d) İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olması, e)İşçilerin sadece asıl işverene ait işyerinde çalıştırılması, şeklinde sıralanabilir.

İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte ise, işi alan kimse aracı değil, bağımsız işverendir. İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, Sosyal Sigortalar Kanunu anlamında bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır.

Burada önemli olan yön, “devir” olgusunun somut olayda gerçekleşmesidir. Bu kapsamda, devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir.

Ekonomik olarak birbirleriyle bağlantılı bulunsalar da, bu işyerleri bağımsız sonuç elde etmeye yöneliktirler. İşin devri söz konusu değilse, bu kişiler işveren vekili olarak kabul edilebilecek, bu durumda Kanun’un öngördüğü ödevlerden, işi bölüp dağıtan iş sahibi, işveren niteliği ile sorumlu olacaktır.

Diğer işyerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle “işveren” sıfatına sahip olan kimse de, işverenlik sıfatına (devredilen iş dolayısıyla) sahip olmadığı için, asıl işveren olarak sorumlu bulunmayacaktır. Eldeki davada, yapımını E. İnş.at Turizm San. Tic. A.Ş.’nin üstlendiği S.S. Yenişehir Kent Yapı Kooperatifine ait olan çok katlı mesken inşaatları işyerinde, binanın sekizinci katında sökümü yapılan 200×25 cm ebadındaki sac kalıp parçasının sıçrayarak bina dışında zemine düşerken bu sırada düşme noktasında bulunan kazalı işçi HY’in başına çarpması sonucu kaza meydana gelmiş, meydana gelen kazada sigortalı HY vefat etmiştir.

Davalılar E. İnş. Tur. San. A.Ş. ile S.S. Yenikent Konut Yapı Kooperatifi arasında yapılan “İnşaat Yapım Sözleşmesi” nin incelenmesinde sözleşmenin Kooperatife ait Kayseri İli, Kocasinan İlçesi hudutları dahilindeki tüm mahallerde Kooperatif tarafından toplanan ve Kocasinan Belediyesi ile yapılacak anlaşma sonucu imar parseline dönüştürülecek tüm arsalar üzerinde yapılacak inşaatların tamamı için düzenlendiği, yüklenici E. İnş. Tur. San. A.Ş.’nin Kooperatife ait söz konusu inşaatların tamamını Bayındırlık ve İskân Bakanlığı birim fiyatları esasına göre her poz için ayrı ayrı ve işin tamamına şamil olmak üzere %1.00 (Yüzde bir tam) tenzilatla yapmayı kabul ve taahhüt ettiğinin belirtildiği görülmüştür.

Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; S.S. Yenikent Konut Yapı Kooperatifi tarafından “İnşaat Yapım Sözleşmesi” ile E. İnş. Tur. San. A.Ş.’ye yapılmakta olan konutların, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alan E. İnş. Tur. San. A.Ş.’ye bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak anahtar teslim olacak şekilde bir işin devrinin söz konusu olduğu, bu nedenle S.S. Yenikent Konut Yapı Kooperatifinin asıl işveren sıfatının bulunmadığı açıktır. Şu hâlde yukarıda açıklanan nedenler gözetildiğinde direnme kararı yerindedir.

Ne var ki, Özel Dairece davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin diğer temyiz itirazlarına yönelik temyiz incelemesi yapılmamıştır. Hâl böyle olunca, davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin esasa dair diğer temyiz itirazları ile ilgili inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ:

Direnme uygun bulunduğundan davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.05.2019 gününde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.