YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI
TAŞIMA ÜCRETİ • GÖNDEREN İLE GÖNDERİLENİN SORUMLULUĞU
ÖZET: Taşımaya konu olan eşyanın gönderilen tarafından kabul edilmesiyle gönderen ve gönderilen taşıma ücretinden müteselsil olarak sorumlu olacaklardır.
HUKUK GENEL KURULU E: 2017/408 K: 2019/917 T:19.9.2019
“… Davacı vekili, davalıdan nakliye bedeli nedeniyle alacaklı olduklarını, tahsil edilemeyen alacak için icra takibi başlattıklarını, davalının takibe haksız ve yersiz itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ve takibin devamına, davalı aleyhine %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında taşıma sözleşmesi olmadığını, taşınan makinenin dava dışı kişiye kiralandığını nakliyenin de bu kişi tarafından gerçekleştirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalıya ait iş makinesini taşıma işini gerçekleştirmiş olduğu, bu sebeple davacının 7.316 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile itirazın iptaline ve %20 icra inkâr tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekili kararı temyiz etmiştir.
Dava, taşıma akdinden kaynaklanmakta olup, yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davalı akdi ilişkiyi inkâr etmiş ve taşındığı belirtilen makineyi dava dışı AK’a kiraladığını savunmuş, bu savunmanın aksi de davacı tarafça kanıtlanmamıştır.
6102 sayılı TTK’nın 871/2. maddesi uyarınca da aksine sözleşme olmadığı takdirde taşıma ücretinin ödenmesi gönderilene aittir. Her ne kadar dosya içeriğinden davalı tarafından, davacı tarafça navlun alacağının tahsili için, kendisine tebliği edilen faturaya itiraz etmediği anlaşılmakta ise de bu fatura ticari defterlere kaydedilmediğinden, faturaya itiraz edilmemesi aksine sözleşme olduğu şekilde yorumlanamaz.
Bu itibarla mahkemece anılan hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda dosya kendisine gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesince önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, yurtiçi eşya taşıma sözleşmesinden kaynaklanan taşıma ücreti nedeniyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında taşıma sözleşmesi yapıldığını ve sözleşme gereğince “Liebherr 932 Kırıcılı Ekskavatör”ün İzmir’den Mersin’e taşınarak gönderilene teslim edildiğini, taşıma ücretine ilişkin 7.316,00TL bedelli faturanın davalıya gönderildiğini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından davalı aleyhine icra takibine başlandığını, ancak davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazının iptali ile icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili ile davacı arasında taşıma sözleşmesi bulunmadığını, taşımaya konu iş makinesinin dava dışı AK tarafından kiralandığını ve nakliyesinin de bu kişi tarafından üstlenildiğini, müvekkilinin sadece iş makinesini taşınmak üzere davacıya teslim ettiğini ve sevk irsaliyesi düzenlediğini, ayrıca müvekkiline hiçbir şekilde taşıma faturası gönderilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece; davacı tarafından düzenlenen fatura ve davalı tarafından düzenlenen sevk irsaliyesi dikkate alındığında davacı tarafından davalıya ait iş makinesinin İzmir’den Mersin’e taşınması işinin gerçekleştirildiği, bu nedenle icra takibine itirazın haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının icra dosyasına vaki itirazının iptaline ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Yerel mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında taşıma sözleşmesinin bulunup bulunmadığı ve buradan varılacak sonuca göre davalının taşıma ücretinden sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için taşıma sözleşmesine ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır. Öncelikle belirtilmelidir ki; hem mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı TTK) hem de yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı TTK) hükümleri, 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) anlamında içinde yabancılık unsuru bulunmayan hâllerde uygulanacaktır.
Buna karşılık, yabancılık unsuru bulunan uyuşmazlıklarda ise, öncelikle Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşme hükümleri (CMR, CIV/CIM) doğrudan tatbik edilecek; ayrıca MÖHUK hükümlerine göre tarafların yapmış oldukları hukuk seçimleri de dikkate alınacaktır. Bu itibarla somut olayda yabancılık unsuru bulunmadığı için dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Taşıma işleri, 6102 sayılı TTK’nın dördüncü kitabında 850. ilâ 930. maddeleri arasında düzenlenmiş olmakla birlikte taşıma sözleşmesinin tanımına yer verilmemiştir.
Ayrıca taşıma hukukuna ilişkin diğer özel düzenlemelerde de taşıma sözleşmesinin tanımı yer almamaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 850/1. maddesinde taşıma sözleşmesinin tarafı olan taşıyıcı; “ücret mukabilinde yolcu ve eşya taşıma işlerini üzerine alan kimsedir” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan yola çıkılarak taşıma sözleşmesi; “ücret karşılığında taşıyıcının eşyayı bir yerden bir yere taşımayı, yolcuyu ise bir yerden bir yere götürmeyi taahhüt ettiği tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme” olarak tanımlanabilir.
Buna göre taşıma sözleşmesinin temel unsurları taşıyıcının taşıma taahhüdünde bulunması ve gönderenin veya yolcunun ise taşıma ücretini vermeyi borçlanmasıdır. Tarafların iradeleri ile oluşan taşıma sözleşmesinde taşıyıcı yönünden ortaya çıkan temel edim, taşıma işinin taahhüt (üstlenme) edilmesidir.
Taşıma taahhüdü, taşınacak olan eşya, yolcu ve yolcu ile bagaj olmasına bağlı olarak değişir. Zira taşınanın eşya ve insan olmasına göre taşımadaki yan edimler değişmekte ve sorumluluk da aynı şekilde farklılaşmaktadır.
Eşya taşımalarında ise taşıyıcının taahhüdü, eşyayı kendi gözetimi ve sorumluluğu altında bir yerden bir yere nakletmeyi ifade etmektedir.
Taşıma sözleşmesinin diğer bir temel unsuru ise taşıma ücretidir. Taşıma ücret karşılığında yapılır ve ücret içermeyen taşımalar hatır taşıması olarak adlandırılır. Hatır taşıması ise taşıma hukuku mevzuatı açısından taşıma sözleşmesi olarak değerlendirilemez.
Bununla birlikte taşıma işi bir ticari işletme faaliyeti olduğundan taşıma ücreti kararlaştırılmamış olsa dâhi 6102 sayılı TTK’nın 20. maddesi gereğince taşıyıcı uygun bir ücret talep edebilecektir. Eşya taşıma sözleşmesinde taşıma sözleşmesinin tarafları taşıyıcı ve gönderen olmakla birlikte, taşıma ücretinden, kural olarak sözleşmenin tarafı olan gönderen sorumludur.
Bu husus 6102 sayılı TTK’nın 850/2. maddesinde; “Taşıyıcı, taşıma sözleşmesiyle eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi veya yolcuyu varma yerine ulaştırmayı; buna karşılık, eşya taşımada gönderen ve yolcu taşımada yolcu, taşıyıcıya, taşıma ücretini ödemeyi borçlanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Gönderen, taşıma işinin ifasını talep ederek taşıyıcı ile sözleşmesel bir ilişki içerisine girdiği için taşıma ücretini de borçlanmaktadır. Başka bir deyişle taşıma sözleşmesinin kurulması anından itibaren gönderen taşıma ücretinin borçlusu konumuna gelmektedir. Gönderen taşıma sözleşmesinin akabinde taşıma ücretini ödeyebileceği gibi taşıyıcıyla aralarındaki sözleşmeye bağlı olarak taşıma ücretinin tamamını veya bir kısmını daha sonra da ödeyebilir. 6102 sayılı TTK’nın 870/1. maddesindeki, taşıma ücretinin eşyanın teslimi ile muaccel olacağı yönündeki düzenleme ise tamamlayıcı hukuk normudur.
Başka bir deyişle taşıma ücreti, taşınan eşya gönderilene teslim edildiği anda ödenecek Yargıtay Kararları 313 bir borç hâline dönüşmekle birlikte gönderen taşıma başlamadan önce taşıma ücretini ödeyebileceği gibi taşıma sözleşmesinde taşıma ücretinin gönderilen tarafından ödeneceği de kararlaştırılabilir.
Taşıma konusu eşyanın tesliminde var olan menfaati sebebiyle taşıma sözleşmesinde üçüncü kişi konumunda olan gönderilen, eşyanın teslim yerine varması hâlinde bazı şartların gerçekleşmesiyle taşıma ücretinin borçlusu hâline gelmektedir. Bu durumda taşıma sözleşmesi gönderilen açısından üçüncü kişi yararına sözleşme niteliği taşımaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 871/1. maddesinin birinci cümlesi; “Eşyanın teslim yerine varmasından sonra gönderilen, taşıyıcıdan, taşıma sözleşmesinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi karşılığında, eşyanın kendisine teslim edilmesini isteyebilir.” hükmünü haizdir.
Gönderilenin 6102 sayılı TTK’nın 871/1. maddesi gereğince eşyanın teslimini (veya tazminatı) istemesi durumunda 6102 sayılı TTK’nın 871/2. maddesi gereğince; gönderilen taşıma ücretini, taşıma ücretinin bir bölümü ödenmiş ise kalan bölümünü taşıma senedinde gösterilen tutarla sınırlı olmak üzere ödemekle yükümlüdür.
Taşıma senedi düzenlenmemiş veya gönderilene ibraz edilmemişse yahut ödenmesi gereken tutar taşıma senedinden anlaşılamıyorsa, gönderilen, makul olması şartıyla, gönderen ile taşıyıcı arasında kararlaştırılan taşıma ücretini ödemek zorundadır (6102 sayılı TTK, m. 871/2).
Gönderilenin eşyanın teslimini (veya tazminatı) istemesi, taşıma sözleşmesinde üçüncü kişi olan gönderilenin edimi kabul etmesi anlamına gelmektedir. Esasen burada gönderilen tek taraflı bir irade beyanıyla ve bu beyanın taşıyıcıya varma anıyla birlikte taşıma ücretini ödeme borcu altına girmektedir. Gönderilenin 6102 sayılı TTK’nın 871/1. maddesi gereğince istem hakkını kullanması ile birlikte taşıma ücretinin borçlusu hâline gelmesinin kaynağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 201. Maddesinde düzenlenen borca katılmaya dayanmaktadır.
Ayrıca gönderilenin borcu doğrudan kanun hükmü gereğince gerçekleştiğinden burada borca kanuni katılma söz konusudur. Borca katılma “mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir” şeklinde ifade edilir.
Başka bir deyişle borca katılma durumunda da aynı müteselsil sorumlulukta olduğu gibi asıl borçlu, borçlu olarak kalmaya devam ederken borca katılan kişi de asıl borçlunun yanında yeni ve ikinci bir borçlu olarak yer almaktadır.
Bu çerçevede gönderilen, eşyanın teslimini (veya tazminatı) isteme hakkını kullanarak, daha önceki bir anda taşıma sözleşmesinden doğan borçlardan (taşıma ücreti ve diğer alacaklar) dolayı gönderen ile birlikte müteselsil sorumlu olmaktadır. Ayrıca bu durum, 6102 sayılı TTK’nın 871/4. maddesinde; “Gönderenin sorumluluğu, sözleşmeye göre ödenmesi gereken bedeller için devam eder” şeklinde ifade edilmiştir. Sonuç olarak, gönderenin taşıma ücretinin borçlusu olması durumu taşıma ücretinin tam olarak ödenmesine kadar devam eder.
Gönderilenin eşyanın teslimini (veya tazminatı) isteme hakkını kullanarak taşıma ücretinin borçlusu olması gönderenin bu sıfatını etkilemeyecektir. İstem hakkının kullanılması ile birlikte müteselsil borçlu hâline gelen gönderen ile gönderilen taşıma ücretini ödedikleri oranda birbirlerini borçtan kurtaracaklardır. Hemen belirtilmelidir ki; taşıma sözleşmesi bir şekle bağlı olmayıp, yazılı, sözlü veya tarafların kabul ettiği bir şekilde yapılabilir.
Hatta 6102 sayılı TTK’nın 856/2. maddesi gereğince, eşyanın taşıyıcıya teslimi, taşıma sözleşmesinin varlığına karinedir. Başka bir deyişle taşıma senedi tanzim edilmemiş olsa bile eşyanın taşıyıcıya teslimi ile sözleşme taraflar arasında kurulmuş olmaktadır.
Eşya taşıma sözleşmelerinde 6102 sayılı TTK’nın 856/1. maddesi gereğince; gönderen, taşıyıcıya talebi hâlinde iki nüsha olarak bir taşıma senedi vermeye mecburdur. Taşıma senedi taşımaya ait önemli hususların kayıt altına alındığı, taşıma açısından ispat fonksiyonunun öne çıktığı bir belgedir. Taşıma senedi hem gönderen hem de taşıyıcı tarafından imzalandığı için taşıma sözleşmesinin varlığına karine teşkil eder.
Taşıma senedinin içeriği 6102 sayılı TTK’nın 857. maddesinde düzenlenmiş olup, 857/1-k maddesinde taşıma ücretini gönderenden başka birinin ödeyecek olması hâlinde buna ilişkin kaydı da içermesi gerektiği belirtilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 859/1. maddesi gereğince, taşıma senedi düzenlenmediği hâllerde gönderenin talebi üzerine taşıyıcı, taşıma senedine yazılacak hususları ihtiva eden bir ilmühaber (yük senedi) imzalayıp vermeye mecburdur.
İlmühaber, eşyanın taşınmak üzere taşıyıcı tarafından teslim alındığını ispata yarayan bir belgedir. Ayrıca 6102 sayılı TTK’nın “refakat belgeleri” başlığını taşıyan 860. maddesi gereğince; gönderen, resmî nitelik taşıyan bilgi ve belgeleri eşyanın tesliminden önce taşıyıcıya teslim etmek zorundadır. Anılan madde; “Gönderen, eşyanın tesliminden önce, resmî nitelik taşıyan, özellikle gümrük işlemleri için gerekli bulunan bilgileri taşıyıcıya vermek ve söz konusu belgeleri taşıyıcının tasarrufuna bırakmak zorundadır” hükmünü Yargıtay Kararları 315 haizdir.
Buna göre, eşya hakkında en iyi bilgiye sahip olan gönderen; ilgili mevzuat gereğince resmî işlemler için gerekli olan veya resmî makamlar tarafından sorgusunun yapılması muhtemel olan bilgi ve belgeleri taşıyıcıya vermek zorundadır. Bu aşamada uyuşmazlık konusu itibariyle sevk irsaliyesinin taşıma hukuku kapsamında hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. 08.01.2018 tarihli ve 30295 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinde sevk irsaliyesi; “malın alıcıya teslim edilmek üzere, satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 230’uncumaddesi uyarınca düzenlediği belgeyi” ifade etmektedir.
Aynı Yönetmeliğin 39/ (3). Maddesinde ise “yetki belgesi sahiplerinin, yurtiçi eşya taşımalarında ilgili mevzuatın öngördüğü usule göre düzenlenmiş sevk irsaliyesinin iki nüshası ile taşıma irsaliyesi ve taşıma senedinin birer nüshasını taşıtlarında bulundurmaları zorunludur” düzenlemesi mevcuttur.
Aynı düzenlemeler yürürlükten kaldırılan 11.06.2009 tarihli ve 27255 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nde de bulunmaktaydı. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 230/(2)-5. maddesi; “malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hâllerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması hâlinde alıcının taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurulması şarttır” hükmünü haizdir.
Buna göre, vergi mükellefi olan gönderen yurtiçi eşya taşımalarında ilgili mevzuatın öngördüğü usule göre düzenlenmiş sevk irsaliyesini taşıyana teslim etmek zorundadır. Başka bir deyişle eşya taşıma sözleşmelerinde resmî işlemlerde kullanılması gereken sevk irsaliyesinin düzenleyeni gönderen olmak zorundadır. Bu durumda 6102 sayılı TTK’nın 860. maddesi gözetildiğinde gönderen tarafından düzenlenmesi gereken sevk irsaliyesinin refakat belgeleri kapsamında olduğunun kabulü gerekir.
Bu itibarla usulüne göre düzenlenmiş ve taşıyan ile gönderen veya gönderilenin imzasını haiz bir sevk irsaliyesi de eşyanın taşınmak üzere taşıyıcı tarafından teslim alındığını veya eşyanın gönderilene teslim edildiğini ispata yarayan bir belgedir.
Bununla birlikte taşıma sözleşmesine ilişkin bir ihtilaf çıktığında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 200. maddesinde belirtilen miktarın üzerindeki hususların senet ile ispatı şarttır. Bu itibarla taşıyıcı ve gönderen tarafından imzalanmış taşıma senedi 6100 sayılı HMK’nın 199. maddesi gereğince belge niteliğinde olup, taşıma sözleşmesinin yapıldığına, içeriğine ve eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alındığına kanıt oluşturur.
Ancak taşıma sözleşmesi gereğince düzenlenmiş ilmühaber (yük senedi) ve sevk irsaliyesinin varlığı taşıma sözleşmesinin varlığına ilişkin başlı başına senet olarak kabul edilmez ise de 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi gereğince delil başlangıcı olarak kabul edilmesinde bir engel bulunmamaktadır.
Zira 6100 sayılı HMK’nın 202/2. maddesinde delil başlangıcı; iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olarak tanımlanmıştır. Delil başlangıcının varlığı hâlinde hâkim, hem delil başlangıcı hem de diğer takdiri delilleri serbestçe değerlendirerek bir karar verecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalının İzmir’den Mersin’e taşınması için davacıya teslim ettiği iş makinesinin davacı tarafından taşınarak AK’a teslim edildiği, taraflar arasında yazılı bir taşıma sözleşmesi bulunmadığı ve ayrıca taşıma senedi de düzenlenmediği, ancak davalı tarafından mevzuat gereğince zorunlu olan sevk irsaliyesi düzenlenerek davacıya teslim edildiği anlaşılmaktadır.
Refakat belgesi niteliğini taşıyan dava konusu taşımaya ilişkin sevk irsaliyesinin davalı tarafından düzenlenmesi ve eşyanın davalı tarafından davacıya teslimi ile taşıma sözleşmesinin varlığına karine oluşması, davalının bunun aksini ispat edememesi, ayrıca taşıma ücretine ilişkin faturaya itiraz edilmemesi karşısında somut olayda taşıma sözleşmesinin taraflar arasında yapıldığının ve davalının taşıma sözleşmesinin göndereni olduğunun kabulü gerekmektedir.
Taşımaya konu iş makinesinin gönderilen tarafından kabul edilmesiyle birlikte yukarıda bahsedildiği üzere gönderen ve gönderilen müteselsil olarak taşıma ücretinden sorumlu hâle gelmiştir. Başka bir deyişle davalı gönderenin taşıma ücretinden sorumluluğu hâlen devam etmektedir. Eşyanın gönderilen tarafından kabul edilmesi göndereni taşıma ücretine ilişkin sorumluluktan kurtaramayacağı gibi, davalı tarafından ileri sürülen; taşıma ücretinden gönderilenin sorumlu olduğuna dair savunma da davalı tarafından ispatlanamamıştır.
Hâl böyle olunca, taraflar arasında taşıma sözleşmesinin varlığını ve davalının taşıma ücretinden sorumlu olduğunu kabul eden direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece taşıma ücretinin miktarı ve icra inkâr tazminatı yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup, davalı vekilinin taşıma ücretinin miktarına ve icra inkâr tazminatına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 19.09.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.